Uzay
Uzay veya dış uzay (Arapçadan geçtiği haliyle feza), Dünya atmosferinin ötesinde ve gök cisimleri arasında var olan genişliktir. Uzay düşüncelerin aksine tamamıyla boş bir alan değildir; son derece düşük parçacık yoğunlukları içerir ve ağırlıklı olarak hidrojen, helyum ve plazma, ayrıca elektromanyetik radyasyon, manyetik alanlar, nötron, Kozmik toz ve kozmik ışınlar içeren neredeyse mükemmel bir vakum oluşturur.
Büyük Patlamanın kozmik fon radyasyonuyla belirlenen uzayın taban sıcaklığı 2,7°K Kelvin’dir. bu da (−270,45 °C – 454,81 °F) tekabül etmektedir. Aslında bu sıcaklık Büyük Patlamadan sonra ortaya çıkan ışınımın günümüze gelen dalga boyudur. Galaksiler arasındaki plazma, evrendeki baryon maddenin yaklaşık yarısını oluşturur. Metreküp başına bir hidrojen atomundan daha az sayı yoğunluğuna ve milyonlarca Kelvin sıcaklığına sahiptir. Büyük patlama sonrası lokal madde konsantrasyonları, yıldızlara ve galaksilere yoğunlaşmıştır. Araştırmalar, çoğu galaksideki kütlenin %90’ının karanlık madde adı verilen bilinmeyen bir biçimde olduğunu ve diğer maddelerle yer çekim kuvvetleri yoluyla etkileşime girebilen ancak elektromanyetik kuvvetlerle etkileşime girmeyen bir maddenin yoğunluğu ile birlikte olduğu yönündedir. Teleskoplar yardımıyla yapılan gözlemler sonucu, gözlemlenebilir evrendeki kütle-enerjisinin çoğunun karanlık enerji olduğu, çok az ayırt edilebilen bir tür vakum enerjisi olduğunu göstermektedir.
Evrenin 4,9% normal madde, 26,8% karanlık madde ve 68,3% karanlık enerji ile oluştuğu bilim insanlarınca tahmin edilmiştir. Galaksiler arasındaki uzay, evrenin hacminin çoğunu kaplar, ancak galaksiler ve yıldız sistemleri bile neredeyse tamamen boş uzaydan oluşur.
Uzay, Dünya yüzeyinin belirli bir yüksekliğinde başlamaz. 100 km (62 mi) deniz seviyesi yüksekliğindeki Karman hattı, uzay antlaşmalarında ve uzay sahası kayıtlarının tutulmasında uzayın başlangıcı olarak kabul edilir. Üst stratosfer ve mezosferin bazı kısımları bazen “yakın uzay” olarak adlandırılır. Uluslar arası uzay hukukunun çerçevesi, 10 Ekim 1967’de yürürlüğe giren Dış Uzay Anlaşması tarafından oluşturulmuştur. Bu antlaşma, herhangi bir ulusal egemenlik iddiasını engeller ve tüm devletlerin uzayı serbestçe keşfetmesine izin verir. Uzayın barışçıl amaçlarla kullanılması için BM kararları tasarlanmış olmasına rağmen, Dünya yörüngesinde anti-uydu silahları test edilmiştir.


Terminoloji
Uzay kelimesinin “Dünya göğünün ötesindeki bölge” anlamındaki kullanımı, “dış uzay” (İngilizce: Outer space) tam teriminin kullanımından öncesine dayanmaktadır. Bu anlamdaki ilk kaydedilen kullanım, John Milton 1667’de yayımlanan Kayıp Cennet (Paradise Lost) adlı epik şiirinde görülmektedir.
Dış uzay terimi, İngiliz şair Emmeline Stuart-Wortley‘nin 1842 tarihli “The Maiden of Moscow” adlı şiirinde yer alsa da, astronomide bu terimi ilk kez 1845 yılında Alexander von Humboldt kullanmıştır.[13] Terim, 1901’den sonra H. G. Wells ‘in yazıları sayesinde yaygınlaşmıştır. Theodore von Karman, uzay araçlarının atmosferik sürtünmeden yeterince uzak koşullara ulaştığı irtifaları tanımlamak için serbest uzay (free space) terimini kullanmış, bu terimi hava sahasından ayırmış ve ülkelerin egemenlik alanları dışında kalan yasal bir uzay bölgesi olarak tanımlamıştır.
“Uzayda bulunan” anlamına gelen “Space borne” terimi, özellikle bir uzay aracı tarafından taşınıyorsa, dış uzayda var olmayı ifade eder. Benzer şekilde, “uzay tabanlı” (space-based) dış uzayda veya bir gezegen ya da uydu üzerinde bulunan anlamına gelir.

Uzay araştırmaları
1932’de Karl Goth Jan adındaki bir mühendisin rastlantı sonucu bulduğu uzaydan gelen radyo yayınları, daha sonraki yıllarda radyo teleskopların doğmasına ve uzayın derinliklerinin dinlenmesine, bu radyo yayınlarının kaynaklarının ve nedenlerinin bulunmasına yol açtı. II. Dünya Savaşı sırasında Almanların geliştirdiği V-1 ve V-2 füzeleri daha sonraki yıllarda uzayın keşfi için yapılacak çalışmalarda büyük bir adım oldu. 1947-1956 yılları arasında özellikle ABD, uzay çalışmalarına büyük hız verdi. Yapılan uzay uçuşu denemelerinin hiçbiri bir uzay aracını yörüngeye oturtmayı başaramadı. Bu arada SSCB, 1957 yılında üç kademeli V. Roketleri ile “Sputnik” adındaki ilk yapma uyduyu Dünya çevresinde yörüngeye oturtarak uzay yarışında öne geçti. Uydulardan elde edilen uzay üzerine bilgiler, canlıların, özellikle insanların uzayda yaşayabilmeleri için hangi koşulların yerine getirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Böylece uzay tıbbı doğdu ve gelişti. Uzayda ilk insan ise 12 Nisan 1961 tarihinde SSCB’nin uzaya gönderdiği Yuri Gagarin oldu. Bu arada, insanların uzay boşluğuna yerleşmelerini sağlamak, uzayı uzaydan izlemek, Dünya üzerinde haberleşme kolaylıkları sağlamak için binlerce uydu yörüngeye yerleştirildi ya da uzayın boşluğuna fırlatıldı. Nihayet 1969 Temmuz’unda Ay’ın Amerikalı astronotlar tarafından ziyaret edilmesi, uzay çalışmalarında ve astronomi tarihinde en önemli adımlardan biri oldu. Günümüzde uzay yarışı sürmektedir. Özellikle, insanlı uzay aracı yapabilen ABD, Rusya ve Çin bu yarışın içindedir. Hindistan ise insan taşıyan mekik geliştirerek bu yarışa katılma aşamasındadır.
